BİZLER KÖYDEYKEN ( 13. SAYFA )

11.01.2024


BİZLER KÖYDEYKEN ( 13. SAYFA )

Ewt ne demiştik ,Gürüne taşındık.Ama bizim eşyaların hiç birisi,

Bu taşındığımız yere uymadıki.Bizde hiç burdakilerin kullandığı eşyadan yoktuki.Hepsi yerde seriliydi.

Ah ah ! keşke öyle bişeyler şimdide olsa.Cam kenarlarını ahşap sedirler (Makat) dolaşsa

Sedir üstünde ot yastıklar dizilse duvara.Yastıkların üzerinde desen desen,

Kızlarımızın el emeği göz nuru işlemeler sarsa.Gırletler dizilse köşelere.

Culfa çizgili kilimler serilse yerlere.Ortada tahta beşikler.Bebeler için elense höllükler.Onun içinde yatsa bebeler.

Üstünde küçücük yün yorganları.Yanında ninni söleyen elleri kınalı.

Cefakar köylü kadını.Ortadan bölünen yastıklarımız bir birine kavuşsa.

Karı koca ikisi bir yastıkta kocasa.Gördük yaşadık biz o eski günleri.

Yeniden ah bir gidebilsek o yıllara..Ne güzel olur değilmi ?Bu satırları okurken.Yine bunları yapabilirsinÇokmu zor diyenler olacak tabiki.

Arkadaşların hepsi değilde bazılarıO kadar kolaymı?Kim yaptırır odanın baş köşesine sediri?Kim ister o taş gibi ot yastığını?

Kim işler o el emeği nakışları.Kim yatırır tahta beşiğe bebesini.

Herkes gidip topraklıktan höllük elermi?Bunların hepsi eskidendi.O fedakar analardı.Gider höllüğü eleyip sırtında getirirdi.

Ocağın üstüne koyup bi güzelde ısıtırdı.Sererdi bebenin altına bezlede bi güzel sarardı.

Ne pişik kalırdı nede hastalık kalırdı.O işlemeleri işleyen hiç bir şeyden haberi olmayan .

Anasının dizi dibinde oturan.Ve sözünden çıkmayan altın kadar kımetli kızlarımızdı.

O iki kişilik yastıklarımızı kim birleştirir?Hem kim yatar o yün yastıklarda ?

Ay yün yastıklar kokarmış,Yün yastığımın kenarı.Nesine yetmez elyaflardan yorganı.?

Dirseğini koyunca sona kadar gömülen yastıklar.Dört bacaklı ayak şişiren kızak gibi kayan koltuklar.

Kocaman kocaman sandalyeler.Yerden kalkmaz masalar.

"Koyacaksın odanın ortasına yer sofrasını.Bağdaş kurup kurulacaksın baş köşeye..Hele birde sırtı yaslamışsan duvara.

İşte o zaman keyfi çıkar sofradaki rahatlığın.İşte o zaman doyulmaz yemeğin tadına.

Bak ne güzel duruyor?,Çizgili culfa kilim odanın ortasında.İşte Gürüne gelip yerleşirken mecbursun burayada ayak uydurmaya.O günün şartlarına göre gerekli olan herşeyler alındı ve şeherli düzeninede girilmiş oldu yavaş yavaş.

Bağ bostan davar sığır peşinde koşuşturmak hep sularbaşı köyünde kaldı.Hafta sonları yinede köye giderek ordaki ağaçlarımızı sulardık.Orda yarım kalan işlerimizi tamamlardık.

Bu arada ben terzi çıraklığına devam ediyorum.Her ne kadar terziliğe devam etsemde benim gözüm okumakta.Terzilikte hiç gözüm yok.

Ben dükkanda çalışırken öğrenciler yemek paydosuna dağılıyo.Ben dükkanın camına yapışıyorum.En son öğrenci geçinceye kadar.Akşam paydosunda yine aynı ben o camda yapışık ve hayranlıkla onları izliyorum.O zamanlar orta okul devlet dairesi gibiydi.Sabah gidersin öğlende bir yemek paydosu.Akaşam beş altı gibi eve gelirsin.

Her ne kadar ben okumayı istesemde ,babama bunu anlatmak ve kabul ettirmek gibi bir şansım yok o zamanlar.

İki yıl bu terziliğe devamettim.Bende artık usta oldum sayılır.

Şakir abim daha askerliğini yapmamıştı.Benim ustaşıpta dükkanı idare edeceğim anlaşılınca dükkanı bana bırakıp askere gitti.

Bizde bir yandan evin eksiklerini tamamlamaya çalışıyoruz.

Taşındık aradan 2 yıl gibi bir süre geçmiş halen daha evin içinde suyumuz yok.Suyu mahalle çeşmelerinden taşıyoruz.

Ama yalnız biz değil genelde çoğunluk mahalle çeşmesini kullanırdı.Hele çeşmenin birisi hemen bizim evin karşısındaydı.Bekçi Hasan Akyıldız abilerin evinin yanı başındaydı.Bir diğeride yüz metre yukarda aşcı hocalar vardı onların bahçesinin altındaydı .O pınara çorak pınar derdik .Suyu içmek için pek kullanılmazdı.O suyu çamaşırda falan kullanırdık.Anam biraz ayaklardan rahatsızlığı vardı.Onun için evin içine su almaya karar verdi.Bir ramazanlık gündü.

Babam bir usta çağımış geldi sabahtan akşama kadar uğraştı akşam bitirdi ve suyu bağladı.Suyu bağladı ama bir takım inşaat işleri ve boruları ziftleyip toprala kapama işi yine beimle anama kalmıştı.Ustaya aslında ben söyledim .Adam zaten oruçlu.Ezan okunacak iftar açacak. Dedim sen git abiciğim kalan işleri ben hallederim dedim.Karanlık basana Ezan okunana kadar bir kısmını yaptım.Daha sonra bir lamba yaktık anam lambayı tutuyo ben züft sürüyom.Ziftlediğim yerleri toprakla kapatıyom.Ziftleri sürerken her tarafım zifte bulandı elim yüzüm kapkara bazan bana bakıp gülüyo anam.Oğlum zaten garaydın şimdi oldun maskara diyo gülüşüyoruz.

Güle eğlene işi bitirdik .Anam eve girdi tiner aradık bizde yok.

Gece vakti gidip hemen karşıda Hurrem amcamların evi vardı ,onlardan tiner alıp geldi ,elimi yıykadım tinerle anamda yüzümdekileri bezle sildi içeri girdik geç vakitlerdi herkes yerine yattı.Saat üç gibi sahur davulu sesleri gelmeye başladı ben uyandım.Davulcu gelip bizim kapıdan geçti.Ama bizim evde bir hareket bir ses yok.Bende diyomki zavallı anam yorulmuştur herhalde uyudu davulu duymamıştır herhalde dedim.Her zaman davulcudan önce kalkıp yemekler yapan anamden ses yok.Gidip çağırayım diye odasına girdim.Lambayı yakıp başına vardım.Bır hırıltı ses ne konuşma var nede bir cevap . Sadece gözleri bakıyo bişeyler anlatmaya çalışıyo ama ses çıkmıyo.O anda ben bağırdım anama bişeyler olmuş diye .herkes uyandı ve kalkıp geldiler.

Meğer fel geçirmiş dil dönmüyo bir tarafa kımıldayamıyo.

Hemen Gürün devlet hastanesine kaldırdık.Orası bu hastaya biz müdehale yapamayız ya Sivas Ya Malatya'devlet hastanesine gitmesi gerekli dediler.O zamanlarda ambulans nerde doğru dürüst sağlık teşkilatı nerde.?Tıp denilen bir şey sıfır.Hele hele köylerde hiç yok.İnsanlar ,çocuklar hastalanır.Kendiliğinden iyi olursa oldu,Yoksa biraz goca garı ilacı uygulanır hasta birkaç ay çeker.Daha sonra ölür gider.

Çok basit hastalık olan kızamık hastalığından iki ablamı birde küçük kız kardeşimi kaybettik..Ablarımın ölümünü bilmem ama küçük kız kardeşimin ölümünü çok iyi hatırlıyorum.Hepsi şimdi düşünüyomda cehalet ve bilgisizliktenÇünkü çocuk ateşler içinde yanıyo belkide kırkın üzerinde ateşi.Çocuk şakır şakır titriyo.Bizimkiler çocuk üşüyo diyerek yün yorganlara sarıyo.Havale geçirip sonrada teslim oldu.Allah hepsine rahmet eylesin.

İşte tıb bu durumdayken bizde anamı Malatya Devlet hastanesine ulaştırdık.30 Aralık 1965.Yanına refakatçı olarakta Efo teyzemi bıraktık (Telinde Dişli Mehmedin hanımı.) biz geldik.Aynı hastanede 28 bgün boyunca yattı.Abilerim gidip geliyo.İhtiyaçları teğmin ediliyo.28 Ocak 1965 bir haber geldiki anam hayata daha fazla tutunamayıp ruhunu teslim etmişti.Bu arada Şakir abim askerden izin alıp geldi definde oda bulundu..Alıp getirdiler pınar önü mezarlığına defnettik

Allah rahmet eylesin .Ruhu şad mekanı cennet olsun.

Biz babam ben ve küçük kardeşim üçümüz kaldık bir evde.

Şakir abim 3 gün sonra geri askere gitti.

Bu defa evin işleride benim başıma kaldı.Yemek bulaşık çamaşır temizlik ve birde dükkana gidip terzilik.Hele ev yakın evnen dükkan arası mekik dokuyom.( 13.SAYFA)sonu

 

http://www.siirinhasi.com/siirler/bizler-koydeyken-13-sayfa-2272.html

Şair:Süleyman Özpınar..Şiirinhası.

 




Bu şiirin her türlü telif hakkı kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin almadan kopyalanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına göre suçtur.