BİZLER KÖYDEYKEN ( 7. SAYFA )

26.01.2024


BİZLER KÖYDEYKEN ( 7. SAYFA )

 

O yaylada yaşamak bir ömür.Mis gibi hava ,buz gibi su,Tere yağı,kaymak,süt,peynir.Hemen bir köşeye 4 tane taş konup Ocaklar yakılır. Hamur yuğrulur.Bazlamalar pişer yağlanır.Kuymak yapılır .Herşey taze kendi ellerinle yapılan ve doğal.İnsan taş gibi olur valla.Bu işin eğlenceli tarafıda var.Bu yaylanın her tarafı doğal bitkilerle dolu .Yayladaki çocuklarla gidip bunlardan toplardık.ÇİĞDEM,Sivri uçlu bir sopayla sökülür.Soğan giller famılyasındandır hem dip kısımdaki soğanı hemde çiçeği yenir.Onunda başka bir lezzeti vardır. Yine bir gün Ahmet Küçükle beraber çiğdem sökmeye gittik.Ahmet bir çiğdem söktüki ceviz kadar var.Tam topraktan çıkardı ben kaptığım gibi kaçtım O elindeki sopayı benim arkamdan bir fırlattı .Sopanın o sivri ucu gelip benim ayak topuğuna saplandı.Ben düştüm başladım ağlamaya.Ahmette gelip bir gördü o kanı .Başladı kendiside ağlamaya.Sarıldı bana .Özür diledi .Şimdi ikimiz berabe kanı durdurmaya uğraşıyoruz..İkimiz birden yırtılan yere parmağımızla bir zaman bastırdık,kan durdu.Azık çıkınından bir parça bez yırtıp sardık dönüp eve gedik. Anam noldu oğlum diye soruyo bende dedim ana düştüm.Taş yırttı galiba. Ahmet vurdu demedim.PÜRÇEKLİ,miz vardı .Yine buda bir yumru giller famiyasından sopa ile sökülür.Kabukları siyah kendisi bem beyaz bir bitki türü.Çokta güzel bit tat verir damağa.YEMLİK genelde sonbaharda herk edilen tarlalarda olur, (Herk son baharda nadastaki tarlanın yumuşatılmasıdır.)Oralarda yetişen yemlikler daha nazik ve lezzetli olur.Güzel bir yıykadıktan sonra dök üzerin tuzu,bambaşka bir lezzet. AŞOTU Bu ottan çörek ve mıhlamasını yaparız.,Bunların her birinin ayrı bir tadı ayrı bir lezzeti vardır.Birde kengerimiz varki çok dikenli bir bitki onu nâzikken kesip soyar yeriz daha sonra kuruyunca orta göbekten çıkan top gibi bir tohumlu kısmı vardır..Bunlarıda toplayıp dibeklerde döverek kenger kahvesi yaparız.Son zamanlarda bu kengerin diplerinden kanatır kenger sakızı toplarız.Çok yönlü bir bitkidir.Yine yakın tarlalarda ekin ve nohut tarlalarımız var.Onlar biraz sararmaya döndüğü zamanlar.Onlardan demetler halinde toplayıp getiririz.Birazda gındık keveni toplarız .O gındık keveniyle öyle güzel firik ütülür sorma gitsin.Onu firik yaparız toplanır güle eğlene bir birimizin yüzüne o kararmış ellerimizi sürerek herkesi kapkara yapardık.Bu nohutlar taze olduğu için nohut gibi değilde daha yumuşak ve ayrı bir lezzet verir damağa.Buğday firiğide gavurganın yumuşak şekli gibi. yine onun lezzetide daha farklı tabi.Dağ alıç2ı toplarsın.,armut'unu toplarsın.bunlarda dağ meyvesidir.dağda olmayan bişey yok.Çık dağa asla aç kalmazsın.Karın doyuracak her şey mevcuttur.Yaylaya gelen komşular çocuklarınıda yanında getirirler.Her birinin bir yardımı dokunurdu analarına.Koyun sağarken koyunları tutar.anasını bulamayan kuzuların anasını bulur.Bu koyunlardan sağılan sütler için ocaklar yakılır .Bu ocakların yakacak odunlarınıda bu çocuklar temin edip toplayıp getirir.Peynirler yapılır .Yoğurt mayalanır.Sabah erkenden kalkıp o yoğurtlar yayıklara doldurulur.Yayıklar tavandaki tersiklere bağlanıp bir o yana bir bu yana çalkalanır yoğurt konulan ağzınada bir bez örtülür dışarı sıçramasın diye. Tere yağı dediğimiz o kıymeti ve değeri ölçülemeyen yağımızın imalatı yapılır.Süzeklere konup süzülür.Ayranları alınıp pesdikan yapılır,yağlarıda tahtadan yapılmış yağ küleklerine basılır.Tabi o zamanlar herşey kara düzen yani bir teknoloji falan yok herşey kol zoruyla.Koyunlar elinen sağılır bir.ağaç köylek koyunun iki bacak arasına sokulup foşur foşur sağılır .Sağarken bazan koyun bi tekme vurup devirip sütü döker veya içine pisler.Bunu önleyemezsin bunlar her daim olan şeyler...Zamanın en büyük teknolojisi olarak o zaman süt makinası bulundu .Bunada şükür.Babam Kayseriye dükkana çeşit getirmeye gidince görmüş bu makinadan birtane alıp getirdi.

Elle çevrilen,bir taraftan kaymak.Bir taraftan yavan süt akardı.Kaymağını tere yağı.Yavan sütüde anam peynir yapardıTorbalara doldurur. Üzerlerinede goca,goca daşlar goyardı.Torbadaki peynirin içindeki sular daha kolay süzülsün diye.

Bu makinanın gelişi büyük bir aşama oldu.Ama bütün yayladaki komşular davarını sağar .Getirip sırayla küylekleri dizerler.Hepsi anamın kollarından geçer.Çünki o makinanın başına bir hal gelirse babama nasıl hesap verecek birde o var..Yani 600 den fazla koyunun sütü o anamın kollarından geçer.Sonbahara kadar bu yayla süreci devameder.Tam soğuklar bastırıp koç katımına birkaç ay kala Bizim çoban herhanği sebeple bilmem işi bırakıp gitti .Biz kaldık çobansız .Davar ortada kaldı.Benim tam ilk okulu bitirdiğim yıl.Yine bir hafta sonu babam Güründen gelirken bizim köyün yolu yaylanın önünden geçer .Geçerken yaylaya geldi.Dedik çoban işi bırakıp gitti.Babam şöyle yanıma doğru yaklaşıp omuzumdan tuttu oğlum Süleyman bu davarı sen yayarsın hemde çoban Mustafadan dahada kıralını yayarsın diyerek birazda beni gaza getirerek.Kattılar benim önüme 300 koyunu.Babam komşu çobanlarıda yanına çağırdı.Komşu çobanlar Hakkı Küçük halen yaşıyor Allah sağlık sihat ve huzur versin o güzel insana .Bir diğeride Kel mevlüt. Onu kaybettik Allah rahmet eylesin.Herkes davarını akşama kadar otlatıyo.Akşam davarın yat saatı olunca anlaştığımız yerde toplanıyoruz.Bu toplandığımız yer üç tarafı tepelerle çevrili,Orta kısmı düzgün bir yer .Biz buraya koyak deriz.Burası hem dulda hemde kurt saldırısında daha emniyetli olurdu.Kurt lar buralara kolay kolay saldıramazlar .Çünki yanımızda en az 4-5 kangal köpekler var.Zaten benim en büyük güvencem ,en büyük destekcim ismine GARO dediğimiz kangal cinsi köpeğim var.Öyle bir köpekki sanki önceden insanmış evrim geçirip daha sonra köpek olmuş.Çok akılı ,kuvvetli,Boyu bir tosun kadar.Bir gördüğü insanı asla unutmaz o kadar zeki.Karşıdan gelen insan iyi niyetlemi yoksa kötü niyetlemi geliyo onu sezer ve tavrını ona göre alırdı.Birisi ona bir taş atsın kendine değmiş değmemiş farketmez onun öcünü mutlaka alır.Hiç unutmaz.Normal gelip geçen insanlara hiç sesini çıkarmaz.Sadece gözünün ucuyla şöyle bi bakar kafi. Bizim köyün bir hocası vardı.Muhittin amca camiye gidrken garoya bir daş vurmuş,devletin kadrolu hocası falan değilde zamanında biraz dini bilgiler almış.Köylüde sen bizim köyün hocası ol sene sonu senin hakkını toplayıp veririz demişler oda kabullenmiş.Zaten başka köyden gelip bizim köye yerleşmiş.Bağı bahçesi pek olmayan birisiydi oda kabul etmiş.Bu hoca her daim camiye giderken bizim evin üst tarafından geçmesi gerek.Bizim garo hocanın ordan geçiş saatını biliyo tabi.evin 10 netre ilerdeki tuvaletin duvar dibi soteye saklanıp ve hocayı bekler.Tam hoca geçerken arkadan varıp ön ayaklarıyla hocaya vurup yere yatırır.Hoca işi biliyo ,hiç kımıldamaz.Hareket etse bir tokat daha yiyecek.Bir tokat daha yerse pelt olur zaten.Orda kuzu gibi yatar.Zaten insanı ısırıp yaralamaz .Ön ayakla vurup düşürür .Zaten kurtlarıda o şekilde hareketsiz hale getirirler.Garo arka sağ ayağını kaldırıp hocanın üzerine birde işer.Bu yetmemiş gibi ön tarafa geçip birde eşinerek ne kadar toprak varsa hocanın ,üzerine savurur.Hocayı çamur haline sokar çekip gider.Hoca kalkmış ne üst ne baş nede abdest kalmış..Garo'nun keyfi yerinde ,öcünü aldıya döner geri kapıya gelir.Hemde kasıla,kasıla.Ben işte bu garonun yanında hiç kimseden ve hiç bişeyden korkum olmadan gece gündüz dağlardaydım.Hemde yapa yalnız...7. SAYFA sonu.

 

https://www.siirinhasi.com/siirler/bizler-koydeyken-7-sayfa-2259.html

Şair .Süleyman ÖZPINAR.Şiirinhası.




Bu şiirin her türlü telif hakkı kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin almadan kopyalanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına göre suçtur.