BİZLER KÖYDEYKEN ( 9 SAYFA )

05.02.2024


BİZLER KÖYDEYKEN ( 9 SAYFA )
İşte o ovaya koçunu alan gelmiş.Bütün köy orda.Helvalar pişmiş .Koçlar boyanmış.Her koçun boynozlarına süsler takılmış.Yeni çobanlar gelmiş.Söğütlerin altına sofralar kurulmuş.Orda bulunanlar kurulan sofradan yerken herkes kendi davarının içine kendi koçlarınıda bıraktı.Koçlar kendi keyfine bakarken.Ağalarda yeni çobanlarıyla anlaşmayı sağlarlar.Eski çobanlarıyla devamedecekler yeni şartları konuşup anlaşırlar.Davarlar sayılıp çobanlara teslim edilir.Bu arada garibim Mehmet amcada gelmiş.Arayıp o birtane keçisini bulmuş ama oğlağını bulamamış.Gelip bana sordu bişey diyemedim..Kem küm ordan uzaklaştım.Daha sonra babamın yanına gitti ben geriden izliyom.Babam olayı hemen çaktı tabi.Hemen Bizim arkadaş Hakkıyı çağırdı.Lan oğlum 3 tane sürünün içinde hiç yiyecek oğlak bulamadınızda Mehmedin oğlağınımı yediniz b........k yiyesiceler dedi.Daha sonra babam beni çağırdı.Süleyman git bizim kahve rengi keçinin oğlağını Mehmet amcana ver dedi .Ben gidip yakalyıp getip teslim ettim .Mehmet amca sevindi .Çünkü en güzel oğlağı getirip verdim ona.Benim çobanlık hayatıda işte orda bitti..!Baharda anam davarları alıp yaylaya çıkarken.Evde kalan ailede komple KELOK dediğimiz harman deresinin aşağı kısmında.akan derenin ikiye böldüğü,Solda çamlar,Mevlüt amca ve Ömer amcalar diye iki kardeş komşular var.Onlarda bizim gibi her yaz gelir Kışın köy içine dönerlerdi..Bizde onların karşı sağında her taraf yemyeşil cennet gibi bir yer,Alt tarafta köyün ırmağı ,üst tarafta bir harık var .O harıktan ayrılıp bizim kapı önünde akan bir gever var.O gevere sal taşlarla 50 cm yüksekliğinde bizim uçurum dediğimiz küçük şelale var oraya biz uçurum deriz.Buranın altına kovalar ve bakraçların rahatça girmesi ve ordan su almak için bu yapılır.Orda el yüz yıykanır.Birde bulaşıklar yıykanır.O uçurumun yan tarafında bir miktar yanmış odun külü o külün yanıbaşında taşların üstünde birde saçak yani bir büyük bez parçası.Kaplar o külnen ve o saçaklan yıykanır.Şimdiki o zehir saçan deterjanların yerine kül kullanılırdı.Bu külün hiç bir zararı dokunmaz doğal deterjandır.Hatta çamaşırlarımız dahi o külnen yıykanırdı.Nasılmı?Büyük bir çamaşır kazanına bir miktar kül koyup suyla doldurup kaynatırsın.Bir gün dinlenmeye bırakırsın .Kül tabana çöker ,üstteki suyu başka bir kaba boşaltıp onu çamaşır suyu olarak kullanırsın.Çmaşırlarımız yum yumuşak mis gibi temiz kokardı.Tabi bu işler yapılırken bağ bahçe işleride vardı.O bahçede hayat o kadar güzeldiki eşi bulunmaz Dutlara çıkıp dut sallamak benim en çok sevdiğim işlerdendi.Dutları sallardım Anam yengelerim hemen sofralarla toplayıp.Büyük bakır kazanlara doldurup pekmez yapımı için gerekli işlemleri yapmaya geçerlerdi..Hele benim bir küçük kardeşim vardı onu baş edemezdi anam.Daha yeni yürümüş hep ele ayağa dolaşıyo.Ortalarda ne bulursa dut kazanlarının içine dolduruyo.Hemen yakalayıp belinden bir iple bağlayıp yan taraftaki dut ağacına götürüp bağlardı .Yoksa iş yaptırmazdı..Duta bağladıktan sonra orta rahatlar işe koyulurlardı.O dutlar kaynatılır, süzülür.Damlara çıkartıp geniş tabaklara bölüştürüp güneşe dizilir.Üzerlerinede ince bir tülbet gibi bezle örtülür.Çör çöp dolmasın diye.orda birkaç gün kalır .Daha sonra büyük küp veya tenekelere doldurup indirilir.O zamanlarda genelde içeriler sıcak olduğu için damlarda yatılırdı.Hafiften bir serinlik .Ufuktan yavaş yavaş yükselen ay ışığı Gök yüzü masmavi yıldızlar göz kırpar her birisi bir yerden.Bahçeden gelen cırcır böceğinin cırıltısı.Karşı selvi ağcından gelen sıvırcık sesleriyle kapatmak istersin gözleri.Aşağıdan bir ses kazım amcam.La garaolan uyudunmu?Bak aşağı adadaki kavaklara sıvırcıklar geldi gidip biraz yakalayalım derdi .Daha durulurmu.Elimizde birertane ceviz sırığı doğru kavakların dibine.Abilerimde var en az 4 kişi bi dalardık ceviz çırpar gibi en az 30 -40 sıvırcık dökülürdü yerlere .Feneri yakıp toplardık .Eve getirip yolup temizleyip anama teslim ederdik.Yarınki bulgur pilavının eti hazır. Tekrar dama çık vur kafayı .Sabaha kadar deliksiz uyku çekersin .Bütün yorgunluklarından arınmış çivi gibisin kalktığın zaman..Hemen merdivenden aşağı inersin .O zamana kadar zaten sabah kahvaltısını sabah erkenden yiyen herkes bi taraflara dağılmıştır.Kimisi çif sürmeye ,kimisi yonca biçmeye kimisi bostan sulamaya.dağılmıştır.Bu bahçe işleri o kadar çok karışıkki yapmayla bitmez.O dut şerbetinden yalnız pekmez değil pestil yapılır.Bahçenin alt kısmında koca vişne ağaçlığı var .O vişneler toplanıp reçel yapılır .Fazlası varsa dama serip kurutulur.Kışa hoşaflık hazırlanır.Kaysılar bir taraftan sararıp dökülmeye başlar.Onlar toplanıp içleri açılıp kurutulur.Kaysıdanda reçel yapılır.Çok olgunlaşanları ayrılıp.Marmelat yapılır kavanozlara doldurulur.Gara erikler toplanıp kurutulur çir yapılır.Kışın hoşafının tadına doyulmaz.Elmaların dibine dökülenleri toplanıp GAK kesilir.Bunlar meyve olanlar.Birde sebzeler vardır.Mecburen bunlarıda ekip yetiştirmek zorundasın.İnersin bostanın içine kızarmış domateslerden toplayıp getirirsin.O domates şimdikilere benzemez.O uçurumun suyunda yıykamaya bile gerek yok .Doğal ilaç yok fenni gübre yok.Sil elinle şöyle bir ,böl ortadan ikiye ,Aman yârabbi o ne güzel bir koku.Elma yer gibi ye ağız tadıyla.Salatalıklar desen yine aynı.Bir tadı bir lezzeti vardı.Domateslerin çok yumuşak olanlar hemen salça yapılır.Salatalıklar toplanıp içi oyulup kurutulur kışa hazırlık.O içini dahi zıyan etmezdi anam koyardı bir kabın içine akşama bir gatıklı çorba .O salatalıkların içinide doğrardı üstüne Yanında bulgur pilavı.Zaten hazır üzerinin sıvıcıkları off be işte akşam yemeği.Ortaya kocaman bir bakır leğen koy yemekleri,herkes aynı leğene çal kaşığı kalmasın bulaşığı.Daha geride toplanacak bir sürü sebzeler var.Biberler toplanıp iplere dizilerek kurutulur.Patlıcanlar kurutulur.Kabaklar toplanır fasülyeler toplanıp doğrandıktan sonra kurutulur.biz ona çele deriz tazesinin bir tadı olur kurusunun ayrı bir tadı lezzeti olur...Son zamanlarda patates,soğan sarmısak ,havuç. lahana sökme işi başlardı..Bir patates sökmeye başlardık.Daha o zamanlar davarlar yaylada olduğu için Davar avulu boş olurdu.Avulun kermesini bellerle bostan beller gibi belleyip kare kare keserdik.Gejgerelerle damlara taşırdık.Orda kurutup .tekrar gejgereyle odunluğa taşırdık.Kışın yakardık soba ve ocaklarda.
GEJGERE
Ah gejgere imkan varmı seni unutmaya?
Ahırlardan azmı gübre taşıdık ahbunluğa
Bacaklarımız yamıla yamıla
Abilerimden biri önde ben arkada
Gücüm yetmez kollarım sanki uzardı
Gübreler ıslak taş gibi ağırdı
Her yöreye göre değişiyor isimler.
Ama her yörede aynı yaptığı işler.
Hele bir kısmıda dama çıkardı gübreler
Kuruyup gelirdi danaların altına
Temiz kalmaların sağlardı
Alıp tarlalara götürürdük daş toplamaya
Toplanan taşları
Taa taşırdık uzaktaki komşu sınırına
Yine birileri önde bense arkada
Bacaklar giderken yalpa yalpa
Daha çocuktum, oyun çağlarımda
Ev yapılacak,kerpiç kesilecek
Yine lazım gejgere
Çamurlar yapılır günlerce
Girip çığnarsın çizmelerle
Gejgereyi koyarsın yere
Doldururlar kürekle.
Yine birileri önde bense geride
Ortamızda gejgere.
Kışlık odunlar kırılır harman yerinde
Yine yerini alır gejgere
Odunlar doldurulur tam tepeleme
Doğru odun konulan yere
Taşırsın saatlerce
Görsün gençlerimiz öğrensin,
Merak ederlerse.
Atalarımız babalarımız bunu nasıl niye?
Ne şartlarda kullanmış diye?
Çok insanımız var bilmezler
Görse sorar hele gardaş bune?
Gejgereee..

Avulda bir müddet kurumaya bırakılır .
Temizlendikten sonra sökülen patatesler çovallara doldurup,eşeklere yüklenir o avula getirip boşaltılırdı.Hepsi sökülüp toplandıktan sonra.Akşamları fenerleri alıp o patateslerin kalitesine göre ayırırdık.Satılacaklar ayrı bir yere .tekrar seneye dikilecekler ,yani tohumluklar ayrı bir yere.Çok ufaklar kırık kırtık kesiklerde yemek için eve ayrılırdı.Bu kadar mahsülü kokutup çürütmeden küflendirip ziyanetmeden yemek için çareler aranırdı.O zamanlar buz dolabımız yok derin dondurucumuz yok ..Olsun hiç önemli değil bizimde berin kuyularımız vardı..Bir oda kadar genişlikte 3 metre yüseklikte kuyu eşerdik.Üstünü bina üstü gibi ağaçlar ve tahtalarla kapatırdık.Yandan merdivenle her tarafı muafazalı kapıya inilirdi.Lazım olan yiyecekler ordan alınır tekrar özenle kapatılırdı.Bu kuyuda ne yokki?patates,havuç,Lahana ,pancar,turp tenekelernen turşular.Ayrı ayrı lahana turşusu hıyar ve acur turşusu domates turşusu.orayı şimdiki soğuk hava deposu gibi kullanırdık.Fazlalık peynir,tere yağı,çökelek.Kışlık yoğurt, Hele o kışlık yoğurdun içine anam yaylada bir topakta yayıktan çıkan tuzsuz tere yağı saklardı.Döker üzerinede bir tava iç yağı ,hiç hava almadığı için bir yılda kalsa aynı tazeliğini korurdu Kışın açıldığında o yağ ile gerçek kara kovan bal ile beraber yemek.Tadına doyamazsın mübarek.Bu kadar meyve sebze ve süt ürünleri yanında hiç et olmaz olurmu?Yazdan bir tosun ayrılıp etlik için beslenirdi.Kış gelmeden kesilir.Her parçası ince ince değerlendirilirdi.Et kemikten ayrılır Eti dahralarnan kıyma yapılır.Pişirildikten sonra leğenlere konup dondurulur. daha sonra bir köşesinden delinip ip takılır ve bir örtüyle sarıldıktan sonra kilerin tavanına asılır.Kışın lazım olduğu kadar bıçakla kesilerek harcanır.Etin kemikleride küçük parçalar halinde doğranıp kazanlarda pişirilir.Soğduktan sonra iplere dizilir kurutulur .Kuruduktan sonra onlarda gavurmalar gibi tavana asılır.Kelle kellepaça yapılacak şekilde hazırlanır.İşkembe özenle temizlendikten sonra pişirilir.Bu işlerde bittikten sonra Hamurlar yuğrulur bol mikrarda erişte kesilir.Guş guş dökülür.Yalancı mantı kesilir.Yani makarna çeşitleri tamamlanır Bunların hepsi el emeğiyle yapılırdı.Fabrikasyon yoktu .Büyük teştlernen tekrar hamurlar yuğrulur bu defada tandır ekmeği yapılırdı.Ekmekler soğuyup iş bitince ekmekte uzun sırıklara dizip onlarda tavana asılırdı iplernen bağlanır üzerine bir sofra bezi örtülürdü.Her yemek vakti lazım olduğu kadar alınır .Üzerine el uçlarıyla su serpilip bir sofra arsına konurdu .sanki yen tandırdan çıkmış gibi tazeliğini korurdu..Yazın toplayıp kuruttuğumuz dutlardan gavut yapardık.Değirmene götürürdük.İçine gavurga ceviz katar beraber üğütülürdü .Sonrada tenekelere doldururduk.Kışın tenekeden bıçakla helva gibi keser yerdik.Yazın bağdan bahçeden yayladan tarladan gelen yiyecekler hepsi evlik dediğimiz yerde toplanırdı.Hepsi üst üste istiflenir.

9.Sayfanın sonu..

https://www.siirinhasi.com/siirler/bizler-koydeyken-9-sayfa-2261.html

Şair :Süleyman Özpınar.Şiirinhası.

BİZLER KÖYDEYKEN ( 10. SAYFA )

Bu hazırlıkların hepsi kış için.Bizde kışlar çok çetin geçer.Öyle karlar yağarki bazan bir hafta boyu aralıksız devameder bir metre boyu yağardı. Güdüzden evin içine kürekler konurdu sabah kalkıp kapıyı açınca gök yüzünü göremezsin kapı dolmuş.Tuneller yapıp dışarı çıkarsın.Damları sürgülernen temizlemen gerekli. Damları kürürsün sokaklar dümdüz damla beraber.Tekrar birde ahır samanlık ve avula gidebilmek için yol açarsın.Bu işler bitince birde güzel kızak kayarsın. hemde ne

kızak.İçerden 4 metre boyunda merdiveni çıkarırdık.En az 5-6 kişi binerdik.dokunmayın bizim kefimize..

Şöyle bir düşünsene.

Eski karlar aklına gelse.

Ardına kadar doldursa sokakları tepeleme.

Evlerden tunel yapıp çıkıla bilse.

Ne güzel olurdu be.

Damlara çıkıp,hoplardık koca kürtüklere

Yuvarlanarak inerdik

Öyle sevinirdikki kahkaha atar gülerdik.

Ayaklarımızda kara lastik.

Altımızda birer tane büyük tahta parçası

Veya plastik bir leğende.

Otururduk üstüne

Allaaaah değmen keyfine

Paçalar ıslanmış,yaşın bir ucu sırtmıza çıkmış.

Kimin umrunda.

İşte aradığımız

Özlemleriyle yandığımız,

Eşi nadir harika manzaramız.

Rüzgarlar duvarlarda

Kendi zevkince çalışmış

Kendi zevkince fırça, tuvelini kullanmış.

Manzarasını ustaca işlemiş

Nakış nakış bakmaya kıyamazsın o sanata.

Çatılara kadar ulaşmış,

Yaparken bu ustalığı.

Kendine has çıkardığı

Birde şarkısı var dilinde.

Yanık yanık söyler kendi kendine,

Bir uğultu bir ıslık sesleri.

Birde oflaz lamba yanmakta.

Pencerenin önünde.

Belliki işte bizlerde.

Bu güzelliğin seyrinde...

Onun için her şeyler bol olması gerekir.Yiyeçeklerin dışında yakacakta aynı şekilde çok olması lazım .Yoksa kış ortasında evin içinde bile donup kalırsın vallahi.

Bazan öyle ayaz olurki,Eğer dışardaysan çıkan nefesin bıyık ve kaşlarında buz olur.Tükürsen yere düşmeden donar yere buz parçası olarak düşer.İşte bu yüzden.

Ta baharda başlarız kışlık yakacak hazırlığına.Sayısı belirsiz söğüt ve kavaklar olur bizde.Bunlar ocak şubat aylarında budanır.O zaman mal davar hepsi içerde.Bunlarda yazın hazırlanan yemlerle yaza çıkar.Söğüdün dallarını budadıktan sonra.Davarları getirip anun içine bir bırakırız davar onun ince dallarının hepsini ot yer gibi yerler.Bunada davarı kirçleme derdik.Bizlerde bir taraftan kalın dalların kabuklarını soyarız.Etraf zaten en az 50-60 cm karla kaplı.O karların üzerine soyduğumuz kabukları dökeriz onuda yerler.Ağaç budama bitene kadar bu böyle devameder.Budama işi bitince o budanan dallar,toplanır bilek kalınlığı olanlar bir metre boyunda kesilip istiflenir .Buna mertek denir.Daha kalın ve 3-5 metre olanlar bir tarafa ayrılır bunada cerek denir.bunlar yakılmaz.Bahçe etrafı çevirmeye,çatı yapmaya veya Arazi etrafı çevirilmeye kullanılır.Birde bunların küçük dalları vardır bunlara çırpı denir.Tandırda veya oçaklarda yanardı.Bunları ayrı ayrı toplayıp yığın yaparız olduğu gibi kalır.Bu dalların arasından ayırdığımız dikmelikler vardır.Onlar ayrılır bir su içine konur tam bahar geldiğinde boş olan yerlere yeni ağaç fidesi olarak dikilir.Toplanan ağaçlarda Yazın orda kurur daha sonra eve taşınır.Kışın yakmak için odunluklara doldurulur.Birde kurumuş ağaçlar varsa onlarda kesilip odun olur.Bu kurumuş söğütlerin büyük çonları çıkardı onları parçalamazdık.Olduğu gibi getirip evin etrafında bir yere ayrı koyardık. bir kısmı tandırda yanar fazlasıda Güründe hamamcı fevzi emmiye götürülürdü oda hamamın külhanında su kaynatmasında kullanırdı.Bunun yanında ev ihtiyacından fazlası ne varsa gürüne götürürdük babamın önceden söz verdiği kişilere teslim ederdik.Bu dediklerim patates,soğan,elma ,armut.Babamın dediği yerlere teslim edilir ama para işine biz karışmazdık. biz sadece hamallık kımını yaparız.Büyük abilerime biraz haşlık verir.Geri dönüp köye gelirler.İşlere devam.

Bu kadar odunlara takviye olarak avullardan sökülen kermeler odunluğa dolar.Birde büyük baş hayvanların gübresinden tezek yapılır.Bir ev dolusu yakacak teğmini sağlanır.Bu kurşun gibi gelen kış için aynı zamanda hayvanların yiyecekleride fazlasıyla hazırlanır.fazlasıyla diyorum bazan kışlar o kadar uzun şürerki.ta nisana kadar davar mal yaylıma çıkamaz.Onun için tedbirli olmak gerekir.Bizde çayır ve ekinler çoktu.Haziran ayı sonuna kadar yani ekinlerin biçme zamanına kadar o çayırlar ve yoncaların biçilip bitmesi gerekir yoksa ekine başlayınca ot biçme kalır.Bu çayırlar tırpanla biçilir.En az 5-6 kişi bir başlarlar tırpana en az 10 gün biçerler.Onların biçtiklerinide tırpan işinden anlamayanlar toplayıp demetler yapar.Otların yumuşak ve güzel olanları bir yere toplarız 2 kişi bunu burma yapmaya başlar .Burmalar burulur bir tarafa serilip kurumaya bırakılır.Kuruduktan sonrada bunları yine şahralarla eve taşırız.Eşekler semarlenir şahralar hazırlanır.Yüklenir eşeklere doğru evin üst kısmındaki harmana.Ordanda alınıp hayma yapılır.Hayma samanlığın yakını bir yerde yapılır buda ustalıkla yapılması gerek..Bir kişi üstüne çıkar birkaç kişide dirgen veya anadutlarla yukarı atar.Yukardaki kişi o burma ve otları bir duvar ustası gibi örüp işi bitirir Üzerinede 8-10 tane büyük cerek veya daha büyük hezanlar konurki ,rüzgar savurmasın..Bu otları toplarken burma yapılamıyan kamışlı ,dikenli olan otlarda ayrıca getirilip yine sapları düvenle sürdüğümüz gibi bu otlarıda düvenle sürüp ufaltırdık buna KES derdik.Samanlık kes samanla dolardı.Daha sonra zamanla o hayma yaptığımız otları yavaş vavaş evde  boş kalan kimse.dahraları alıp doğramaya başlardı.Şöyle havanın güneşli bir günü.Altına bir çatal iskemle,iskemlenin üstünde bir ufak minder,Önünde bir ağaç kütük tıkır tıkır akşama kadar doğrayıp samanlığa doldururduk.Hele o otu samanı samanlığa doldurmak bir başka iş ağzını bir bezle sararsın içerisi toz duman .Düzgün yerleştirmen gerekirki bütün hayvanların alafı samanlığa sığsın.Bu kadar ot,yonca saman gorunga.Bunların yanında arpa,çavdar samana karıştırıp verirdik yinede yetmezdi.

Bir yağmurlu gün olursa babam abilerime derdiki.Oğlum bu gün çüt falan sürülmez.hava yağmurlu Şu yukarı çatal pınar çala doğru gidinde birer şahra keven kesin..Hemde dinlenmiş olursunuz derdi.Birer şahra keven kesip getirirlerdi.Doğru alt taraftaki harığın başına yıkarlardı keveni .Harığa ıslarlar .Üzerinede daşlar koyarlardı su götürmesin deyi.Orda bir iki gün ıslanır.Daha sonra evin damına getirilip dahralarnan ufak ufak doğranıp öküzlere yem olarak verilirdi..

Bu kadar odun tezek kerme yakmayada yetmezdi.Çift sürmeye gidenler bizleride yanında götürürdü.Biz hem eşekleri yayardık.Hede akşama kadar çevreden yalangı kökleri gındık keveni toplardık .Gındık keveni ocak tutuşturmada kullanılırdı.Akşam eve gidecek vakte kadar bir şahra odun toplardık eve gelirken eşeğe yükleyip getirirdik.

Bu şekilde koşturmayla kışı atlatırdık ve nihayet bahar gelirdi...

Merhaba sayın dostlarım gününüz aydın olsun ... gönlünüzce bir gün  diliyor ... saygıyla selamlıyorum ... sevgiyle kalın lütfen...

10.SAYFA SONU...http://www.siirinhasi.com/siirler/bizler-koydeyken-10-sayfa-2263.html

BİZLER KÖYDEYKEN (11.SAYFA )

 

60 sene evvelki yaşadığımız hayattan aklımda kalanların

Bazı özeti sayın bunları,Gardaş biz 1950-1960 ları yaşadık.

Artık o zamanlar savaş yoktu ama fakirlik vardı,kıtlık vardı.

Harkes karını zor doyururdu.kendi çabası ve gayretiynen.

Ekip biçecep bağı bahçesi,tarlası varsa rahat yaşardı.

Yeterince mahsül alma imkanı yoksa ırgatlık yapardı.

Çobanlık yapardı.Hızmekerlik yapardı.

Bayan kısmıda boş durmazdı .Ev işleri harici.

Yün bula bilen yünden çorap örerdi. hani ince cağlarla.

Akşam olduğunda anam,yengelerim toplanırdı o oflaz yanan

Lambanın etrafına,herkesin el işi yanında,kimisi kocasına çorap örer ,kimisi çocuğuna yelek örer.Kimiside Yırtılan çorapları çıtıma yapardı.Çok fazla yırtılan varsa yama yapılırdı

Yamalı giymek asla ayıp değildi.

Ayakkabı yerine deriden çarık vardı.Çarık delinirse,Derilerden kesip parçalar eklenirdi.Buna çarpana denirdi.

Çizme yerine ince deriden işlenmiş,Dolak'lar vardı.

Karda çamurda yani ıslak havalarda dize kadar sarılırdı.Ayaklar ıslanmasın diye.

Daha çizme diye bişey gelip ulaşmamıştı bizlere.

Genç yaşlı farketmez,Genelde siyah kumaş şalvar giyilirdi.

Biraz hâli vakti yerinde olanlar.Şal dokumadan,

Golf pantolon diktirirdi.Bu dokuma şal kumaşlar Gürün Çakşur mahallesinde yanlış hatırlamıyorsam şevket emmiden alırlardı.Bizde dikerdik.Paçalar dar bedeni tam sarardı.

Dış taraftan 8 düğmeli.Diz kısımlardan yukarı bombeli bir kavis,Yine diz kısımlara ve arka kısımlarda,Süvarilik denilen ikinci bir yama konurdu.En fazla yerle temas eden kısımlar ,

Tez aşınıp yırtılmasın deyi.Üzerine yine şal dokumadan çeketler yaptırılırdı.Gri bezinden yakasız göynek dikilirdi.

Kaput bezinden işlikler ve don dikilirdi.

Ben işte o zamanlar terziliğe başlamıştım.Bunların hepsini kesip imalatını yapıp giyindirirdim vatandaşları.Kumaşını babamdan alan koşardı benim yanıma.

Bayanlarımız yani anamız bacımız komşu bacımız ayağında şalvar,çiçekli divitinden,Üstünde yine çiçekli bir fistan ve elde örme yelek vardı sırtlarında.Başında işlemeli bir yemeni veya bir tülbent .Kadınlarımız çarşı pazar bilmezdi.Çarşı pazar gezmesi,ayıplanırdı.Bir mahalleden diğer mahalleye akraba

ziyaretine falan gidecek olurlarsa ara sokaklardan veya kavaklıklardan dolaşıp giderlerdi.Gelirkende yine aynı yol tercih edilirdi.Biz çocukların okula gidene kadar ayakkabısı olmazdı.Okula giderken bir gara lastik ayakkabı.

Bir defter birde kalem alınırdı.

Hiç silgimiz olmadı

11. SAYFANIN SONU.http://www.siirinhasi.com/siirler/bizler-koydeyken-11sayfa-2264.html

Şair:Süleyman Özpınar.31.01.2019.Perşembe.

 

 

 

 

 

 

 

 

 




Bu şiirin her türlü telif hakkı kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin almadan kopyalanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına göre suçtur.