BİZLER KÖYDEYKEN ( 14. SAYFA )

11.01.2024


 

BİZLER KÖYDEYKEN ( 14. SAYFA )

 

Babamın rızası ile dükkana Mustafa Töngür diye bir arkadaşı ortak aldım.Çok güzel bir çalışma içine girdik.Gece saat 24 lere kadar çalışıyoruz.Karşımızda Terzi cahit kocagil vardı çok kapsamlı bir çalışmaları vardı yanında korkmaz Gürün Kaşif Moğulkoç.Abdullah kaplan.kavaklı muhsin diye bir arkadaş bunların hepsi orda kalfa olarak çalışırdı.Yan tarafınmızda terzi Seyfi vardı.onlar hep takım elbise dikerlerdi.Biz ne gelirse onu dikerdik.Bazan takım elbise bazan yama işi bazanda çoval dikerdik ama bizde iyi para kazanırdık.Her yerden bize iş gelirdi .Babamın mağzadan.Karşıda Vesel Bogadan Recep Mumdan.Mustafa temelden.Hanifi Özpınardan.işler gelirdi.Bunların hepsi kaybettiğimiz güzel insanlar güzel esnaflarımızdı.Allah rahmet eylesin .Mekanları cennet olsun.

 

Bu şekilde koşturma arasında aradan 6 ay geçmişti.Babam dediki çocuklar bu vaziyette olmaz bu eve bir bayan şart biz bu şekilde yapamayız dedi.Babam 55 yaşlarında gidip 35 yaşlarında bir hanımla resmi nikahla evlendi.Ama ben hiç memnun kalmadım.Askerde olan Şakir abime mektup yazıp rahat olmadığımı,huzursuz olduğumu ilettim.Bana şöyle bir cevap geldi.Gardaş senin ortak dükkanı yürüte bilirmi diye sordu (Mustafa yapmazmı öyle becerikliki valla bana bir ay içinde cıgara içmenin kıralını öğretti ) Dedim yetenekli iyi bir usta.Dükkanı ona bırak sen çık benim yanıma Konya'ya gel dedi.Ben hemen para biriktirmeye başladım .Yapılan işlerin parasını babama teslim etmiyom biriktiriyom .Babam soruyo ,veresiye gidiyo getiriller deyip geçiştiriyom.

Bizim köyün öğretmenide Konya Ermenekli.Onunla konuştum ben yakın zamanda gideceğim giderken senide alıp götürüp abine teslim ederim dedi.Baktım bir hafta sonu geldi .Ben zaten hazırlıklarımı önceden yapmışım.Sevdiğine kaçacak kızlar gibi bohçamı hazırlayıp dükkana getirmişim zaten.Öğretmenle beraber gittik .Beni Götürdü Aslanlı kışlanın önüne kadar abimi anons yaptırıp nizamiyeye çağırttı beni teslim edip öğretmen gitti.

Abim hemen karşıda Bozkırlılar oteli diye bir otel vardı,ordan bir oda kiraladı.Günlüğü iki lira.O gün orda kaldım yarın abim çarşı izinine çıktı,Zaten ona çarşı serbestti .Kışlanın terzisiydi.Beni alıp götürdü Konya kapalı çarşıda bir Bozkırlı Raşit usta diye terzinin yanına kalfa olarak verdi.Haftalığım 40 lira iyi para sene 1965.Akşama kadar çalıştım akşamınan otele geldim.Kışla ile otel arasında sadece bir yol var.Bir baktım abim iki üç kapla birlik yemeğinden alıp otele geldi .Oturup beraber yedik.Abim çok sevinçli.Kalkıp gitti.O benden on kat para kazanıyo kaç kişi çalışan terzihane onun elinde.Yaptıkları işleri subaylara dahi paralı yapıyolar.

Ama ben üzgün ve süzgün bir durumdayım çünkü ilk defa güründen dışarı başka bir şehire yani gurbete çıkmışım.Onun için bana çok zor geldi.Ben otelde sıkılıyom diye taburdaki bir arkadaşının ailasi Konyada ikamet ediyormuş onların evinde müsait bir oda varmış hemde iş yerine hemen yakında.Beni o arkadaşıyla beraber pazar günü geldiler.Abimin arkadaşı Osmanın annesinin evine gittik.Babaları ölmüş anneleri hem baba hen anne çocuklarına bakıyor.Hiç durmayıp çalışıyor.Ev temizliğine gidiyo çocuklarını kimseye muhdaç etmiyo.Küçücük bir oda kapısı falan ayrı açılan bir yer bana özel bir oda yaptılar.İki tanede kızları var biri 12 diğeri 14 yaşlarında.Orası benim için daha güzel ve neşemi biraz daha yerine getirdi .Hafta sonları kızları alıp gezmeye çıkıyoruz.Beraber sinamaya gidiyoruz.Alaâddin tepesinin  hemen altında Zafer sinamasına gidiyoruz.Evde yemek derdi yok beraber yiyoruz.Çamaşır derdi yok Tam rahat bir zaman geçiyo ama benim gözüm geri dönmekte.Ev sahibim abla bana yalvarıyo nolur gitme ne güzel işin ve sanatın var ben seni burda evlendiririm burda kal diyorlar.Hele kızlar ben gidecem deyince oturup ağlıyolar abi niye gidiyon sana ne güzel alıştık çokta sevdik diyolar.Beni ikna etme imkanı yok çünkü ben kafaya koymuşum Gürüne gelip orta okula gidecem.Orda ancak 4 ay zor kaldım.Dönüp tekrar Gürüne geldim.

Tamda okulların açılma zamanı.İlk iş okula kayıt yapmam için bir veli bulmam gerekliydi.Bizim akrabalardan Hanifi özpınarın yanına gittim ona söyledim.Önce olmak istemedi babamdan ayıp olmasın diye .Daha sonra babam okula gitmemi istemiyor deyince ikna oldu.Gidip kayıt yaptırdım.Babamla daha hiç karşılaşmadık.Doğru dükkana ortağın yanına gittim. Eve dahi gitmiyom dükkanda kalıyom.Babam geldiğimi ve okula yazıldığımı duymuş beni yanına çağırdı.Elini öptüm ifademi almaya başladı.Oğlum ne yapıyon sen bir duydum kaçıp gitmişin.Bir duydum gelmişin okula yazılmışın.İşi gücü kurulu tezgahı bıraktın ne yapmak istiyorsun diye sordu.Bende dedimki. Ben okumak istiyom iş falan şu an düşünmüyom deyip son cevabı verdim.Nerde kalıyon oğlum bari eve gel dedi.Tamam deyip ayrıldım.Kayıt yaptırırken zaten Bekir İncegöz hemen sordu.Veli olarak niye baban değilde Hanifi diye sordu .Bende durumu anlattım.Doğru dükkana babamın yanına gelmiş.Çocuk okumak istiyorsa bırak okusun demiş biraz yumuşatmışlar

Ama babamın vaziyetine baktım çok rahatsız.Fena halde bir öksürük.Bir nefes darlığı Öksürürken boğulur gibi .Daha önce Kayseride muayene olmuş amaliyat olman gerekir demişler.Önce amalıyatı istemedi rahatsızlık artınca razı olup Ankara Hacattepe devlet hastanesinde amalıyat olmak için gün alıp gitti.04.03.1967 Hemde tek başına yanında kimse istemedi.Tam amaliyat kararı alındıktan sonra analığım ve abimler yanına gittiler.Amaliyat oldu bıçak ciğere değince bütün ciğerleri sardı kansermiş meğer. Bir ay kaldı daha sonra doktorlar yapacak bir şeyimiz kalmadı gelip hastanızı götürün demişler yine abimler gidip 04.04.1967 akşamı alıp geldiler.O koca adam beş yaşında çocuk kadar kalmış.Bir ay içinde eriyip bitmiş.Eve geldiğinde sadece bir nefes vardı .Sabaha karşı o nefeste bitti ve teslim oldu.Allah rahmet eylesin .Ruhu şad mekanı cennet olsun.Babamın vefaatından sonra analığım eşyalarını toplayıp geri evine gitti.Ama birde miras işi var babamın nikahlı hanımı.Hanımı bizim büyüklerimiz çağırdılar geldi.O zamanın parasıyla 16 bin liraya razı edip kadının kendi ağzından yazılı ve imzalı kağıtlar alıp o işde hallettiler.Şakir abimde askerden geldi biz üç bekar çocuk ortada kaldık.Hemen acil olarak Şakir abimi evlendirdik.Beni Ali abimin yanına,Küçük kardeşim Selahattini Mevlüt abimin yanına verdiler.Biz ikimiz okuyoruz.Şakir abimde babamın bıraktığı dükkandan kalan eşyaları Hurrem amcamdan ayrılıp kendi başına bir dükkan açıp devametti.Biz kardeşimle okuyoruz cep haşlıklarını Şakir abim veriyo.Tabi kendi cebinden vermiyo.Babam öldüğünde bizlere bayağı bir bağ bahçe mal mülk bıraktı.Bunları bölmeden bir kaç parçasını abimler sattı.Bize düşen hisseyide şakir abime verdiler ondan alıp yiyoruz biz ikimiz.

Ben bir müddet Ali abimin evinde kaldım ama hiç hoşuma gitmiyo.Bir gün Mevlüt abim ve Kazım amcamı çağırdım ben artık tek başına kalmak istiyorum .Bana bir gözde olsa bir ev ayarlayın birde gerekli eşyalarımı verin diye rica ettim .Onlarda makül karşılayıp iki göz bir yer ayerleyip bana verdiler bir oda bir hol.Ben orada yaşamaya başladım .Okula devam ediyorum

Hem ana, hem baba, Bu dünyadan göç ettiler...Ben daha çocuk yaşlarda.Hem öksüz hemde yetim kaldım.Bense hiç kimselerin ocağına Sığmadım.Herkesten ayrılıp, tek başıma yaşadımBir ev verdiler bana.Sadece bir giriş hol birde odaKilidi dahi yoktu kapıda.Akşam okul çıkışı gelirdim,O tek odama...Bir radyolu teybim vardı,Onu hiç ayırmazdım yanımdan.Benim can yoldaşımdı..Koyardım sevdiğim damar şarkılardan.O söylerdi yanık yanık, Bense hıçkırarak aglardım.Ama sesimi hiç kimseler duymazdı.İşte buydu benim yaşantım.Benim çocukluk hayatım..Sabahleyin kalkıp okulun yolunu tutardım.Ben evde yalnız kaldığım için benim masraf ağırdı.Yemek,okul masrafı,siğara,içki .Zaten o sigara yüzünden okulda çok dayak yedim çoook okuldan uzaklaştırma aldım.Hele Bekir İncegöz öyle güzel döverdiki rahmetli.Hemde daş çekiciyle döverdi.Kaburga kemiklerine dizlerime vururdu vura bildiği kadar.Benim siğara paketini kimse bulamazdı bu bulurdu.Ben BOXER 'a cep yapmıştım orda saklardım ama Bekir hoca kemeri çözüp eliyle koymuş gibi bulur iyce ezer bunu içecene bok iç der tekrar başlardı çeneme çeneme çakmaya..Aslında Bekir beyinde suçu yoktuki.Hangi taşı kaldırsa altında beni bulurdu.Birde İsmini hatırlamadığım müdür vardı biz kürt müdür derik o tam bana kafayı takmıştı.Bahaneyi bahaneye katıp bana dalardı.Çanta bir yana şapka bir yana savrulur ben kaçarım.Arkamdan kovalardı .Kaçma lan öküz pok diye bağırırdı.Ben daha sonra gelip çantamı şapkamı toplayıp doğru okulun altındaki kavaklığa giderdim. Varırdımki benim gibi kaçaklardan birkaçtane daha var.Orda okul dağılana kadar cıgara içerdik okul dağılınca onlarla beraber eve dönerdik.Akşamları Efendi Pınarın evinde toplanır kağıt oynardık.Sabah yine okul.Okulda benim ekip sağlamdı.En az 15 kişi varız kimse bize diş geçiremezdi.Yeğenim mirali,Efendi Pınar,Şevket Küçük,İhsan Özpınar.Etem Genç Ben birine ses tonumu yükseltsem ilerlesem bir bakarımki onu bir köşeye yıkmışlar.O zamanlarda okulda öyle bir disiplin öyle bir kural vardıki.akıl almazdı her şey yasak askeriyeden beterdi.

Öyle zamanda,öyle devirde,Öyle kanunlar ve öyle yönetmeliklerle

Okudukki halen aklım almıyor.Her adımı her köşesi yasaklarla,

Ve mantıksızlıklarla doluydu.Sinama yasak,konser yasak,tyatro yasak

Okul değil sanki yarı açık hapisane.Kravat gırtlağına tam yapışsın

Aşağıya sarkmasın,altından düğmen açılmasın.

Akşam hava kararınca sokağa çıkılmasın

Sakal ele değmesin, saçlar 2 cm ele gelmesin

Şayet 2cm den uzunsa müdür muavini önde,

Okul çalışanı (Hademe)elinde makas peşinde

Dalarlar sınıfın birine,ardından öbürüne

Ölçüden uzun olan yandı.

Hademe basar makası

Kafada hatlar çizilir

Kimsenin umrunda değil

Bu çocuğun onuru kırılırmı?

Rencide olurmu?

Çocuk tenefüse çıkar çıkmaz kaçar

Doğru berbere.

Hele birde para yoksa cebinde.

İşte o vakit bak rezilliğe.

İki tane sinama vardı

O zamanlar ilçemizde

Birisi EMEK diğeri KALE

Her sinamada bir hoca görev alırdı

Hemde teptili kıyafetle

Sanki cepede düşman beklerler

Yakaladığını verirlerdi idareye

Sabah sınıflara girmeden

İlan ederlerdi tüm herkese

Çocuk tekrar geri dönerdi evine

Ama zaman öyleydi

Herkes okumak böyle

Her ilde ilçede aynı sanırdı

Velilerimizde bundan gurur duyardı

Okula getirir hocayı sıkı sıkı tembihlerdi

Eti sana kemiği bana derdi

Hocalarımızın suçu neydiki?

Bir gün sinamadayım sekiz on kişi varız.Filmin ortasında bir mola veriyorlar hani .Lambalar yandı bir baktım yanı başımda İdris hoca oturuyo.Başında bir şapka gözünde gözlük.Hemen ordakilerin numarasını aldı benim numaraya zaten gerek yok biz damgalıyız zaten.Hep beraber aşağıya indindik yalvar yakar bir sürü dil döktük ikna olmaz illaki idareye verecek. Dedik ulan ver vermezsen deyip bi güzel hatim indirdik.Çocuklar dedilerki abi ver senin şu makinayı şu adamı akşam kavaklıkta indirelim okulda kurtulsun bizde dediler .Dedim oğlum yapmayın başımıza iş almıyalım deyip zor ikna ettim.Yoksa adam bok yoluna gidecek valla.Tam kafaya koymuşlardı.Yine gidip hepimizi idareye vardi 3 er gün Uzaklaştırma aldık.Kim takar uzaklaştırmayı biz keyfimize bakıyoz.Ama İdris hoca Gürünün yerlisi değilde yabancı olsa hiç anlamaz o akşam götürürleri.Bir ingilizce öğretmenimiz vardı gerçekten delikanlı çocuktu.Bizi yazılı sınav yaptı,hiç güzel geçmedi sınav.Akşam toplandık.Efendi punar,Kadir Gölpınar,Etem Genç hocanın kapıyı çaldık.Girdik içeri hocanın birer çayını içtik.Hocam siz yazılı kağıtlarını yalnız başına okuyup bitiremezsiniz diye yardıma geldik dedik.Gülerek kalkıp getirdi.Yazılı kağıtlarını beraberce kontrol ettik gerekli notları alıp teşekkür edip çıktık.

(14.SAYFA) sonu.

http://www.siirinhasi.com/siirler/bizler-koydeyken-14-sayfa-2273.html

Şair:Süleyman Özpınar. 21 Ocak 2015.Şiirinhası.

 




Bu şiirin her türlü telif hakkı kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin almadan kopyalanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına göre suçtur.